Çocuklara Bilim Öğretimi
Hocam bunu da mı biz öğreticez? Dediğinizi duyar gibiyim. Korkmayın. Elinize dev bilim kitapları alıp bilinmeyen denklemleri önce siz çözüp sonra da çocuğumuza anlatmak gibi bir görevimiz yok. Anne ve babaysak da her şeyi bileceğiz diye bir kural yok tabii ki.
Tek peşinden gitmemiz gereken konu; “Bilen sorar” mantığı. Soru sormayı öğretebildiğimiz sürece biz de kendimizi çocuğumuz ile birlikte öğrenir ve bildiklerimiz çerçevesinde öğretir hale geliriz. Şunu demekten çekinmemek gerekiyor; “Bilmiyorum, ama emin ol bunu seninle birlikte öğrenmek beni heyecanlandıracak”. Merak etmeyin çocuğunuzun gözünden düşmezsiniz. Tam tersi onunla birlikte bir süreçte yer alıyor olmanız da onu heyecanlandıracaktır.
Küçük çocuklar, özellikle üç ila sekiz yaş arası olanlar, en iyi şekilde öğrenirler. Soyut düşünceler ve kavramları kavramak için zordur çünkü onlar öncelikle etraflarındaki dünyayı duyuları aracılığıyla deneyimleyerek öğrenirler. Bu sebeple bilim derslerini, gördükleri, duydukları, dokunuşları, tatları ve kokuları ile odaklanmalarını sağlayarak öğretmek önemlidir. Böylelikle, bilim dünyasında keşfettikleri yeni ve farklı şeyler sürekli olarak bilim dallarına odaklarını arttırır.
Mesela mutfaktayız ve makarna yapıcaz. Minik afacan belli ki sıkılmış ve ayaklarınıza dolanıyor. İki seçeneğimiz var birincisi ; Onu da sürece dahil etmek ,ikincisi eline telefon ya da tablet verip sizden uzaklaşmasını ve uyuşarak sessizleşmesini sağlamak. Amaç sorması sorgulaması ise tabii ki seçenek “dahil etmek” olmalıdır. “Birazdan sudan kabarcıklar çıkacak ve sen gökyüzüne gidecek olan bulutları tutabileceksin..!! Çocuk ; “Nasıl yani? Bulutları tutmak mı? , sudan kabarcık mı dedi…” Diye içinden geçirecektir. Evet O uyuyan merak uyandı. Çok basit. Bilime kapılarımızı açıyoruz işte. Bir sonraki aşama için ilk soru sizden gelebilir; Sudan kabarcıklar çıktığında ve bulutları tutabilecek hale geldiğimizde bu makarnayı suyun içine atıcam, sence suyun dibine mi batacak yoksa üzerinde yüzecek mi? Ondan gelen cevabın doğru ya da yanlış olması hiç önemli değil. Sürece katmak önemli. Batacak dedi. Biliyor olsak bile “Bildin! “ diye kendinizi Einstain ilan etmenize gerek yok. Bakalım göreceğiz. Burada sudan kabarcıklar çıkmasını kavramlaştırıp: Kaymama! Kelimesini kullanabiliriz. Bulutlara dokunmak: Buharlaşma. Makarnaların batması : Yoğunluk. Mutfakta geçen kısa bir sürede minik afacan üç heyecanlı eylemi kavramlarla süsledi ve artık bilimsel konuşma diline doğru kapıları araladı. Suyun belirli bir sıcaklığa gelip hareketlenmesi kaynama, daha fazla hareket etme ihtiyacı ve kabına sığamaması daha da özgür hareket etme isteği de buharlaşmadır. Bunu seninle konuşabilmek beni çok mutlu etti… Cümleleri onda çığır açar sizde de huzura sebep;) Hızımızı kesmeden onun sorular sorarak onun da size soru sormasını sağlayabilirsiniz. Bu kaşığı tencereye düşürsemmm…ne kadar haylazım değil mi? Sence nolur? Batar mı yüzer mi? Bırakın şimdi o sorsun…Emin olun soracaktır. Çünkü bir şeyler öğrendi. “Bilen Sorar”.
Çocuklar doğal olarak çok meraklı olduklarından ve deneyimlemeyi sevdikleri için, erken çocukluk yılları çocukların öğrenmeye ve özellikle bilime olan sevgiye karşı bir aşk geliştirmelerine yardımcı olmak için mükemmel bir fırsat sunmaktadır. Çocuğunuza bir şeyleri pratik bir şekilde deneyimlemek için birçok fırsat sunarak, onların merakını teşvik edecek ve artıracaksınız ve yakında her şey önemli bir bilim araştırması haline dönüşecek!
Gelelim soru kalıplarımıza; Ne zaman? Nasıl? Kim? Ne? Nerede? Neden? Nasıl? Kapıları aralayan örnek sorular.. Kutupta yaşayan hayvanlar neden üşümez? Gökyüzü nasıl mavi görünür? Yer çekimini kim keşfetmiş? Olmasaydı n’olurdu? Yerçekiminin olmadığı yer var mıdır? Dünya kaç yaşında? Mıknatıs nasıl çalışır? Baloncuklar neden yuvarlaktır? Her gün bir soru;) Ama sakın ola ki ona “Saçmalama” demeyin. Çünkü tüm bilim adamları önce saçmaladı sonra alkışlandı
Naciye Deniz ÖZDEK PEREZFERNANDEZ Yüksek Kimyager Eğitim & Proje Koordinatörü Stem Danışmanı
Comments